Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, enflasyonist ortamda altı ayda bir yapılan artışların, üzerinden üç ay geçmeden eridiğini ifade ederek, “Kamu görevlilerini, sabit gelirlileri enflasyona ezdirmemek için, ‘Eşel Mobil Sistemi’ne ivedilikle geçilmelidir. Alım gücünü yükseltmek için Temmuz ayında maaşlara/ücretlere yansıtılacak olan enflasyon farkına ilaveten seyyanen zam yapılmalıdır” dedi.
30 yıllık mücadele tarihimiz, kamu görevlileri sendikacılığının yüz akıdır
54. Başkanlar Kurulu Toplantısı Sapanca’da yapıldı. Toplantının açılışında konuşan Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen’in 30 yıllık mücadele tarihinin, kamu görevlileri sendikacılığının yüz akı olduğunu belirterek, “Prangaları kıran, engelleri aşan, Türkiye’de sendikal tarihin akışını değiştiren örgütlü mücadelemiz 430 bin üyeyle yürümeye ve her geçen gün büyümeye devam ediyor” şeklinde konuştu.
“Biz Eğitim-Bir-Sen’iz. Bu, sıradan, basit bir cümle değil” diyen Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu cümlenin içinde Türkiye’nin değişim tarihi var. Bu cümlenin içinde Türkiye’nin entelektüel birikimi var. Bu cümlede Memur-Sen’in, emek mücadelesinin gerçek tarihi var. Her türlü kişisel hesabı aşan tarihsel misyonumuz var. Emperyalizmin kirli stratejilerine karşı medeniyet değerlerimizi, kurtlar sofrasının ‘Bire dokuz, dokuza bir’ düzenine karşı Hz. Ömer’in adaletini savunduk. Azgın azınlığın düzenine karşı ‘Yeniden Büyük Türkiye’, ‘Adil bir Dünya’ demeye de ter akıtmaya da devam edeceğiz.”
Enflasyona karşı eşel mobil ile alım gücü korunsun
Önce pandeminin, ardından Rusya-Ukrayna savaşının bütün dünyada enflasyonu artırarak kamu görevlileri başta olmak üzere, sabit gelirlileri olumsuz etkilediğini, emeğin alım gücünü düşürdüğünü kaydeden Yalçın, “Bütün dünya büyük bir kriz yaşıyor. Türkiye’nin kırılgan ekonomisi de bundan fazlasıyla nasibini alıyor. Mayıs ayı enflasyonuyla birlikte yıllık enflasyon yüzde 73,50 olarak açıklandı. Ocak-Mayıs enflasyonu yüzde 35,64 ve kamu görevlisine ödenecek enflasyon farkı ise yüzde 26,18 olarak gerçekleşti. Maalesef bu enflasyonist ortamda altı ayda bir yapılan artışlar, üzerinden üç ay geçmeden eriyor. Bunu önlemenin formülünü biz önerdik. Kamu görevlilerini, sabit gelirlileri enflasyona ezdirmemek için, ‘Eşel Mobil Sistemi’ne ivedilikle geçilmelidir, dedik. Alım gücünü yükseltmek ve kamu görevlilerinin ücretlerinde reel bir artış sağlamak için Temmuz ayında maaşlara/ücretlere yansıtılacak olan enflasyon farkına ilaveten seyyanen zam yapılmalıdır. Türkiye, sabit gelirlilerin maaş/ücretlerini hak ettiği seviyeye yükseltecek, alım gücü kayıplarını telafi edecek güce sahiptir” ifadelerini kullandı.
Ek gösterge düzenlemesindeki eksiklik ve adaletsizlikler giderilmelidir
Meclis’e sunulan ek gösterge düzenlemesinin, yıllardır verdikleri mücadelenin, örgütlü güçlerinin, dahası 6. Dönem Toplu Sözleşme’nin kazanımı olduğunu vurgulayan Yalçın, şunları söyledi: “Cumhurbaşkanından bakanlarımıza kadar bütün yetkililere bu talebimizi ilettik. Memur-Sen heyeti olarak da bizzat kendim de 3600 ek gösterge için bugüne kadar birçok kez Sayın Cumhurbaşkanıyla yüz yüze görüştük. Olması gerekeni de olmaması gerekeni de açık açık izah ettik. Ek gösterge, yıllardır emek verdiğimiz mücadelenin meyvesidir. Düzenleme, Cumhurbaşkanımızın vaadinin ötesine geçerek 5,3 milyon insanı kapsaması itibarıyla kıymetlidir, ancak adil ve hakkaniyete uygun sonuç üretme noktasında ciddi soru işaretleri barındırmaktadır. Özellikle yönetici sınıfında yer alan il müdür yardımcısı, ilçe müdürü, şube müdürü, enstitü-yüksekokul-meslek yüksekokulu sekreteri ve şefler ile araştırmacı, kütüphaneci, sayman ve tekniker gibi kadroların 3600 ek göstergeden mahrum bırakıldığı görülmektedir. Bu eksiklik, teklifin Meclis görüşmeleri sırasında muhakkak giderilmelidir. Bunun yanında ek gösterge artışının kamu personelinin refahına olumlu bir katkı yapabilmesi, ek gösterge rakamı 3600’ün altında olan bütün kamu görevlilerinin tazminat yansıtma oranlarının artırılmasıyla mümkündür. Sahanın taleplerini görüyor, memnuniyeti artırmak, beklentileri karşılamak ve hakkaniyeti sağlamak için çalışıyoruz. Biz diyoruz ki, Meclis sürecinde düzenlemenin eksikleri giderilmelidir. Yardımcı hizmetler sınıfı başta olmak üzere, bütün kamu görevlilerini kapsamalı, 3600’ün altında olanların, gösterge ve tazminat yansıtma oranı iyileştirilmeli, hiyerarşi ve çalışma barışı bozulmamalı, hizmet sınıfları itibarıyla yaşanabilecek olumsuzluklar giderilmelidir.”
Kamuda istihdam tek tipleşmeli, sözleşmeliler kadroya alınmalıdır
Ali Yalçın, sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi için çalışmalarının sürdüğünü kaydederek, “6. Dönem Toplu Sözleşme’de bu konuyu da hüküm altına aldık. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza komisyonun kurulup çalışmalara başlaması için talebimizi ilettik, çağrımızı yaptık. Sayın Bakan, ek gösterge çalışması tamamlanır tamamlanmaz bu konuya başlanacağını ifade etti. Bizim talebimiz de teklifimiz de açık. Biz diyoruz ki, 4/C’den 4/B’ye geçenler dâhil, süreli-süresiz tüm sözleşmeliler kadroya geçirilsin. Kadrolu istihdam esas olsun, kamu personel rejiminin temeli iş güvencesi olsun. Aynı işi yapanlar arasındaki mali ve özlük farklar ortadan kalksın. Çalışma barışı tesis edilsin, çalışanların iş huzuru da iç huzuru da sağlansın. Mağduriyet oluşturan, aileleri parçalayan, moralsizliğe, verimsizliğe sebep olan sözleşmeli istihdam son bulsun. Yıllardır verdiğimiz mücadele, ‘sözleşmeliler şûrası’ ile ortaya koyduğumuz fotoğraf, sözleşmeli raporunda gösterdiğimiz gerekçeler ve 6. Dönem Toplu Sözleşme hükmü ortada. Bunu sözleşmeli kamu görevlileri de görüyor, hakkımızı teslim, mücadelemizi takdir ediyorlar. Biz 2023’e sözleşmeli sorunu olmadan girmek istiyoruz. Mücadelemizle sonuç alacak, sözleşmeli kardeşlerimize müjdeyi vereceğiz inşallah” diye konuştu.
İdari personelin üniversitelerarası merkezî yer değişikliğini sağlayacak bir sistem kurulması için YÖK’le birlikte yaptığımız çalışmada sona geldik
Toplu sözleşmede çözümü için çalışmayı hükme bağladıkları bir konu daha olduğunu dile getiren Yalçın, “Üniversite idari personelinin yer değiştirme hakkı. İdari personelin üniversitelerarası merkezî yer değişikliğini sağlayacak bir sistem kurulması için YÖK’le birlikte yaptığımız çalışmalarda sona geldik. Kısa sürede bu konuda çözümü üretmiş olacağız inşallah. Eğitim-Bir-Sen, örgütlü gücüyle her türlü sorunda çözümün adresidir” açıklamasında bulundu.
50/d sorunu konusunda emeğimiz sonuç veriyor, yeni adımlar atılıyor
50/d sorununun araştırma görevlileri için adeta bir eziyete dönüştüğünü ifade eden Yalçın, “Bu konuda çalışmalarımız hız kesmeden sürüyor. Başlattığımız dilekçe kampanyasında topladığımız dilekçeleri YÖK’e teslim ettik. Açıkçası YÖK’te de bir çözüm iradesi gördük. 50/d kadrolarının görev sürelerini uzatma konusunda uzlaşma sağladık. Ancak biz köklü çözüm için de ısrarcıyız. Diyoruz ki, iş güvencesini zedeleyen, 50/d maddesinin amaç ve işlevine ters düşen mevcut uygulama tümüyle gözden geçirilmelidir. İstisnai bir atama yöntemi olan 50/d maddesi, asli istihdam yöntemi olmaktan çıkarılmalı, 33/a ve 50/d maddesi kapsamında çalışan araştırma görevlileri iş güvencesine kavuşturulmalıdır. Meclis’e sevk edilen ek gösterge kanun teklifi içinde 50/d araştırma görevlilerinin kadro sürelerinin uzatılmasına ilişkin düzenleme, soruna çözüm getirme iradesini ortaya koyması açısından memnuniyet verici olsa da sorunun nihai çözümü iş ve kadro güvencesinin sağlanmasıdır. Bu sağlanana kadar mücadelemiz devam edecektir” dedi.
Usta öğreticilerin sendika üyeliği için 81 ilde tekrar dava açacağız
Kadrosuz usta öğreticilerin kamu görevlisi sayılmasının ve kamu görevlileri sendikalarına üye olmaları için verdikleri hukuk mücadelesini kazandıklarını belirten Yalçın, Yargıtay’ın, kadrosuz usta öğreticilerin statü hukukuna tabi olduklarına, memur sendikalarına üye olabileceklerine hükmettiğini, ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, bir sendikanın hangi niyetle yaptığını anlayamadıkları görüş istemine ‘bu kişilerin işçi oldukları ve memur sendikalarına üye olamayacakları’ cevabını verdiğini dile getirerek, “Buna karşı da harekete geçiyoruz. 81 ilde 81 dava açarak kazanımı tescillemek istiyoruz. Bakanlığa diyoruz ki, gelin Yargıtay’ın kararını uygulayalım, usta öğreticileri kamu görevlisi kabul edelim, memur sendikalarına üye olma haklarını verelim. Mahkemeleri dava yükünden, usta öğreticileri mahkeme salonlarından kurtaralım. 4/C konusunda da aynı durum yaşanmıştı. Onda da üyelik sıkıntısını davayla aşmış, 4/C’lileri örgütlü güce kavuşturmuş, toplu sözleşmede kazanımlarını artırmış, durumlarını düzeltmiştik. Örgütlü gücümüzle, doğru hamlelerle bu sorunu da çözeceğiz inşallah” değerlendirmesinde bulundu.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndaki eksikler tamamlanmalı, öğretmenlerin hak, yetki, görev ve sorumlulukları kanunda ifadesini bulmalıdır
“Yıllar süren mücadelemiz sonucunda Öğretmenlik Meslek Kanunu çıktı. Kanun, öğretmenlere 3600 ek gösterge hakkını getirmekte, uzman öğretmenlik/başöğretmenlik için öngörülen tazminat oranlarını artırmakta, aday öğretmenlikten asli öğretmenliğe geçişte sınavı kaldırmaktadır” diyerek sözlerini sürdüren Yalçın, “Bununla birlikte, yeterli istişareler yapılmadığı için, önerdiğimiz modelin biraz uzağında kaldığı, eksikler barındırdığı da ortadadır. Biz diyoruz ki, gelin yasanın eksiklerini tamamlayalım, öğretmenlerin hak, yetki, görev ve sorumlulukları yasada ifadesini bulsun. Öğretmen kökenli şube müdürü, il-ilçe millî eğitim müdürü ve müdür yardımcısı ile araştırmacı kadrosunda bulunanların asıl mesleklerinin öğretmenlik olduğu ve öğretmenliğin kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilmeli, bu personel de meslek kanununun getirdiği haklardan istifade edebilmelidir” ifadelerini kullandı.
Bir Bilenle Bilge Nesil projesiyle binlerce genci kitapla buluşturuyoruz
Bir Bilenle Bilge Nesil projesine de değinen Yalçın, Türkiye genelinde, pandemiye rağmen son beş yılda 31 bin 927 öğretmenin liderliğinde, 421 bin 135 öğrencinin katılımıyla bir milyon 306 bin 66 kitap okunduğunu, müzakere edildiğini, 18 bin 666 okulda, toplamda bir milyon 68 bin 352 kompozisyon yazıldığını, yüzlerce okur-yazar buluşması, bin 900 konferans, seminer yapıldığını, proje kapsamında müze, kitap fuarları ve kültürel geziler gibi yüzlerce etkinlik icra edildiğini, sene sonu ödül törenlerinde 20 binden fazla öğrenciye ödül dağıtıldığını söyledi.
7. Dönem Toplu Sözleşme’ye yenilenmiş bir toplu sözleşme düzeni ve 4688 ile girmek istiyoruz
4688 sayılı Kanun’un eksiğini tamamlamak, fazlasını atmak, kapasitesini artırmak, toplu sözleşme düzenini yenilemek için de çalıştıklarını vurgulayan Yalçın, şöyle devam etti: “Nisan ayında ‘4688 sayılı Kanun ve 10. Yılında Toplu Sözleşme Kongresi’ni yaptık. Sorunları sıralamakla kalmadık, yapılması gereken değişiklikleri de bir kanun tasarısı formunda hazırladık. Toplu sözleşmenin kapsamını genişleten, masanın darasını düşen, dayanışma aidatını düzenleyen, ‘Hakem Heyeti’nin aritmetiğini düzelten, örgütlenme özgürlüğünü genişleten, grev hakkını içeren yenilenmiş bir kanun öneriyoruz. 7. Dönem Toplu Sözleşme’ye yenilenmiş bir toplu sözleşme düzeni ve 4688 ile girmek istiyoruz.”
Ülkemizin tarihsel ve kültürel birikimi ırkçılığa ve ırkçı söylemlere geçit vermez
Türkiye’de mülteciler üzerinden ırkçı bir gündem üretildiğine dikkat çeken Yalçın, “Muhacirlere, göçmenlere yönelik nefret dili yaygınlaştırılıyor. Münferit olaylardan hareketle Suriyeli, Afgan ya da Afrikalı düşmanlığı yapılıyor. Kirli mutfaklarda pişirilen, mühendislik ürünü gerginliklerden medet umuluyor. İnsanımıza tarihi misyonunu unutturmak, Müslüman bakiye ile ilişkilerini bozmak, Türkiye’yi karıştırmak, ümmet bilincini yok etmek istiyorlar anlaşılan. Yükseltilen ırkçılık son derece tehlikeli bir noktaya varıyor. Yüzyıldır, özenle içimize yerleştirilmiş fay hatları harekete geçiriliyor. Türkiye’nin uluslararası alanda yaptığı birçok çalışmayı berhava edecek bu tür adımlar iyi niyetle yorumlanamaz” ifadelerini kullandı.
Toplantıda Mustafa Canıtez, Mehmet Akif İnan Vakfı Akademi’nin öğretmen ve eğitim kurumu yöneticilerine yönelik faaliyetleri; Muhammed Ali Gürtaş ise Kurumsal İletişimde Sosyal Medyanın Etkin Kullanımı hakkında sunum gerçekleştirdiler.