Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, sendikal hatıraların yarınlara miras olduğunu ifade ederek, “Bu hatıralar, yaşanmışlığı, sahiciliği, samimiliği yansıtıyor; ‘Oradaydık ve şahidiz’ dedirtecek kadar ana tanıklık hissiyatı veriyor. Kimi zaman tebessüm ettiren, kimi zaman gözleri nemlendiren, acıyı ve umudu aynı anda yaşatan bu hatıralar, sendikal hayatın kendisi, dava adamlarının gönül penceresi, ehliyet ve samimiyet erlerinin adanmışlık nişanesidir. Bu hatıralar, soylu mücadelemizi hikâyeden destana dönüştüren kutlu yürüyüşün ayak izleridir” dedi.
Eğitim-Bir-Sen’in, sendikal mücadelenin kayıtlara geçmesi, hatıraların genç sendikacılar için müfredata dönüşmesi amacıyla düzenlediği ‘Kuşaktan Kuşağa Sendikal Hatıralar’ Yarışması ödül töreni, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Enerji Bir-Sen Genel Başkanı Hacı Bayram Tonbul, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen, Kültür Memur-Sen Genel Başkanı Mecit Erdoğan, jüri üyeleri, eser müellifleri ve düzenleme kurulu üyelerinin katılımıyla yapıldı. Programın açılışında konuşan Genel Başkan Ali Yalçın, 5. Olağan Genel Kurul’da ‘İşimize, içimize ve dışımıza yolculuk’ diyerek başlattıkları yeni dönemde, müktesebatı müfredata dönüştürme gayretlerinin artarak devam ettiğini söyledi.
Sendikal mücadeleyi, sendikal yaşantıyı, sendikacılığın vefa, cefa ve inşa yönlerini konu edinen hatıraların, yaşayanın kaleminden okuyanın zihnine gönderilen idrak ve şuur ikramları vasfını haiz olduğunu kaydeden Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yarışmamız ve neticesinde oluşan eser, görünenin ötesinde anlamlar içeriyor. Aslında bu bir hatıra yarışması değil, hatıra paylaşmasıdır. Ortaya çıkan eser de hatıralar kitabı değil, gelecek nesle mesaj yüklenen tarih vesikasıdır. Bu hatıraların her biri, her satırı, öznesi, tümleci ve yüklemiyle bir teşkilatın üyesinden yönetimine, aynı ideal doğrultusunda aslanlar gibi mücadele ettiğinin kanıtıdır. Bu teşkilat, ‘Dilediğimiz gibi değil, inandığımız gibi yaşamaya mecburuz’ diyen Ahmet Tevfik hocaların varlığından, ‘Allah var, gam yok’ diyerek Erzurum’u karış karış gezerken Rahmeti Rahmana yürüyen Ferhan hocalardan güç alıyor. Bu inanmışlık, hakikate yaslanmışlığımızın, değerlere adanmışlığımızın kaynağını oluşturuyor.”
Hatıralar, hem ülkenin 28 yıllık serencamını göz önüne seriyor hem örgütlenmemizi hangi şartlarda gerçekleştirdiğimizi gösteriyor
Hatıraların, genç sendikacılara ‘Belli ki zorluklar yaşayacağız, bu kader ama zorluklar aşılırmış işte bu zafer’ ümidi verdiğini vurgulayan Yalçın, “Mehmet Akif İnan, ‘Bir insan için anı neyse bir millet için de tarih odur’ diyor ya, işte bu sendikal hatıralar bizim ve mücadelemizin tarihidir. Yolumuzun önemini, yolculuğumuzun ve yol arkadaşlığımızın değerini vurguluyor. Birlerle başlayan mücadelemizin yüz binlere nasıl ulaştığını merak edenler, bu hatıraları okuduklarında cevabı bizzat kendileri verecekler; ‘sınırsız fedakârlık, sarsılmaz inanç ve kararlı mücadele’ diyecekler. Bu hatıralar, hem ülkenin 28 yıllık serencamını göz önüne seriyor hem örgütlenmemizi ülkenin dört bir yanında nasıl ve hangi şartlarda gerçekleştirdiğimizi gösteriyor. Bu hatırların birinde 90’ların militarist vesayetine gösterdiğimiz dirayette, bir diğerinde 15 Temmuz’da ve meydanlarda, bir başkasında ise vicdan konvoyunda mazlumlar için direnişte buluyoruz kendimizi. Erzurum’dan İstanbul’a, Bitlis’ten Ankara’ya, Denizli’den Tokat’a, ülkenin dört bir yanında nasıl köy köy gezdiğimizi, çamurlu yolları ve ön yargıları nasıl aştığımızı, buralara hangi fedakârlıklarla geldiğimizi anbean yaşıyoruz. Okudukça görüyoruz ki, sayıca azken dahi ‘Bu su boyumuzu aşar, kıyıdan yürüyelim’ dememiş, mücadelenin ortasına dalmışız. Sayımız milyona ulaşınca da rehavete kapılmayıp köy köy, okul okul üye yapma yarışına devam etmişiz” diye konuştu.
Eylem alanlarında, dili dualı büyüklerimizin inancı, değerleri için dik duran çocukları olduk
“Bizim gibi bir teşkilat için en büyük paye, bir duanın karşılığı olarak görülmektir” diyen Yalçın, “Hatırlarsınız, bizler, darda kalanların, zorda olanların; Eğitim Bir-Sen’sizliğin, Memur-Sen’sizliğin ne demek olduğunun sancısını çekenlerin; Şubat soğuğunda boncuk boncuk ter dökmüş olanların duasıyız demiştik. Bu dua, Hatice Hocamızın, ‘Eğitim-Bir-Sen benim için, ninemin abdest alırken ettiği vatan-millet selameti duasının kabulüdür’ ifadesinde yer bulmuştur. Dua almak, aynı duaya âmin demek bizi birleştiren harçtır. Hamdolsun bizler eylem alanlarında; dili dualı büyüklerimizin inancı, değerleri için dik duran çocukları olduk. Bu dua; gün oldu Vedat Hocamızın Kayseri’deki 28 Şubat eyleminde, gün oldu Abdullah Hocamızın Afyonkarahisar’da 15 Temmuz’da meydanlara tekbirlerle girişinde karşılık buldu” ifadelerini kullandı.
Teşkilatın başarısının, insana tepeden bakmayan, insanı merkeze alan, üyeyi kardeş, teşkilatı aile bilen anlayışın eseri olduğunun altını çizen Yalçın, şunları söyledi: “Hatıraların her satırında samimiyetin gücüne şahit oluyoruz. Murat Hocamızın 15 yıl önce ilk atama yerine giderken aldığı, ‘Aman oğlum, sendikalara bulaşma, tarafını belli etme’ tembihini de anmak gerekir. Bu tembihe uymaya meyilli Murat Hoca, zamanla görür ki, gittiği yerde hem kendisinin hem yöre insanının derdiyle dertlenen, yetim işçiye baba olup kız istemeye giden, mahalleliye yardım kolisi götüren bu adamlardan uzak durmak akıl kârı değil. Murat Hoca, dört yıl kaldığı yerden Akif Hoca vesilesiyle Eğitim-Bir-Sen üyesi olarak ayrılır. Bizim ‘uzak durulacak’ insanlardan olmadığımızın en güzel örneği ve delilidir, Murat Hocamızın yaşadıkları.”
Bir yandan iş-aile hayatının uyumu için mücadele etmek, diğer yandan ailesinden iş-aile hayatı uyumsuzluğu için müsaade istemek feda olmayı göze almaktır
Ali Yalçın, sendikaların yıkıcı, sendikacıların bozguncu olduğu ön yargısını değiştiren, sendikal duruşunu bozmadan sendikal ezberleri bozan bir teşkilat olduklarını dile getirerek, “Biz, köy köy gezmenin zorluğunu biliyoruz, biliyoruz da emeğimizin tesirinin büyüklüğünü Erol Hocamızın hatırasıyla daha net anlıyoruz; söz verdikleri öğretmenin köyüne gitmek için yolda çamura saplanan, geri dönmek yerine zorlukla köye ulaşmayı başaran, takım elbisesi çamur içinde öğretmenler odasına giden Erol Hocamız. Köydeki öğretmenleri hayrette bırakan bu davranışın neticesinde, öğretmenlerin tamamının üye olmalarının yanı sıra, değerli bir başka sonuç daha gerçekleşmiş; ahde vefanın kıymetini zihinlere işlemiştir. ‘Vaziyet, izahattan evladır’ hükmü doğrulanmış; eylemli fedakârlık ve samimiyet, sözden daha fazla tesir üretmiştir. Yunus Hocamızın deyimiyle, ‘Kaç ayakkabı eskittik, kaç çizgili gömlek, kaç boyun bağı yaktık, kaç basın açıklaması yaptık, kaç gece evimizde uyuduk, kaç gece misafirhanelerde… Tüm bunlar olurken teşkilatımız gözümüzün önünde büyüdü de çocuklarımızın büyüdüğünü fotoğraflara bakınca anladık.’ Evet, bu salgın döneminde fark ettik ki, ailemiz bizsiz kalmış, çocuklarımız bizsiz büyümüş. Bir yandan iş-aile hayatının uyumu için mücadele etmek, diğer yandan ailesinden iş-aile hayatı uyumsuzluğu için müsaade istemek… Bu, fedakâr olmak değil, feda olmayı göze almak demektir” değerlendirmesinde bulundu.
Yazılanlar, yaşadıklarımıza şahitlik ediyor
İyi bir kitabın insana zamanda yolculuk imkânı verdiğine dikkat çeken Yalçın, “Hele bu kitapta anlatılanlar hayal mahsulü ve kurgu değil de ‘Kuşaktan Kuşağa Sendikal Hatıralar’, yani gerçeğin ta kendisi ise. Bu hatıralar, teşkilat mensuplarımızın yaşanmışlıkları üzerinden ülkemizin son 28 yılına dair zamanda yolculuk yaptırıyor, destansı mücadelemizi gözler önüne seriyor. Yazdıklarınız, yaşadıklarımıza şahitlik ediyor. Bu hatıraları okudukça kâh eylem alanlarındayız, kâh öğretmen odalarında, kâh bir taziyede saf tutuyoruz, kâh köy yollarını arşınlıyoruz, kâh bir dağ başındaki okulda başörtüsü avından kaçan kardeşimizi ‘direnin, yanınızdayız’ diye yüreklendiriyoruz, kâh sarı zarfla fişlenenlerin yanında saf tutuyoruz. Okul bahçesinde Suriyeli yetimin başını okşayan biziz. Bir Bilenle Bilge Nesil projesinde geleceği inşa eden de, rutubetli bir depoda 28 Şubat’ta atılmış bir öğretmenin özlük dosyasını arayan da… Böylesine mümtaz kitlenin ve değerli teşkilatın mensubu olmak gurur, bu teşkilatın hatıralarını tarihî kaynak olacak şekilde kayıt altına almak onur vesilesidir. Bu davanın erleri, soylu mücadelemizin erdemlileri, öncüleri ve önderleri; yaptıklarıyla örnek, yaşantılarıyla müspet, inançlarıyla mümtaz şahsiyet olarak tanınan ve anılan insanlar. Vefa atına binip önden gidenlerin de, hayatta olup mücadeleye devam edenlerin de, görevi ve emaneti devredip mevcut öncülere destek verenlerin de her birinin hayatı ve hatıratı da yazılmalı ve okunmalıdır” dedi.
Hayatını soylu mücadeleye adayan öncülerin hatıratını kitaplaştırıyoruz
‘Vefa, hatırlamak değil, unutmamaktır’ anlayışıyla, hayatını soylu mücadeleye adayan öncülerin hayatını, hatıratını onlar adına, onların bilgileri, belgeleri ve beyanlarıyla kaleme alacak bir çalışmayı başlattıklarını söyleyen Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’dan başlayarak Memur-Sen genel başkanlarının hayatını, her biri için ayrı ayrı olmak üzere kitaplaştıracağız. Onlar, hatıralarını yazmak, hayatlarını kâğıda aktarmak için kullanabilecekleri zamanı, soylu mücadeleye hayat vermek, erdemliler hareketini zirveye taşımak için kullandılar. Onların hayatını ve sendikal mücadeleye yön veren aksiyoner hatıratını kitaplaştırmayı vefa borcu olarak görüyoruz. Vefa, sendikal mücadele, erdem, hatıra yoğun bir etkinliğin içindeyken muhabbet ve uhuvvet insanı Mithat Sevin Ağabeyi rahmetle anmadan geçmemek gerek. Vefa insanı, ahde vefa adamı Mithat Ağabeyin hatırı da, hatırası da çoktur bizde. Evet, bizim mayamız vefadır. Vefa ile yoğurduk biz zamanı. Dostluğumuz vefayla karılmıştır bizim. Önden gidenlerimiz bize böylesine kıymetli bir hazineyi vasiyet ettiler. Vefasıyla, özverisiyle ve her dem mücadele azmiyle bizim hatıralarımıza kazınan Mithat Sevin Başkanımız, tam da böyle bir yerde duruyor. O, önden gitti ama hayırla şekillenmiş bir hikâyeyi bize miras bıraktı. O, sendikal mücadelede de, iyilik yarışında da öne atıldı. Mehmet Akif İnan’dan Mithat Sevin Ağabeye, iyi atlara binip giden bütün soylu mücadele yiğitlerine Rabbim rahmet eylesin. Mevlana’nın, ‘Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz’ sözünden mülhem biz de ‘Hakka vefası olmayanın hakikati ayakta tutması, emeğin hakkını araması mümkün olmaz’ diyoruz. Bu inançla ve azimle geçmişimize sahip çıkmak, teşkilatımızın emeğini görünür kılmak için çaba gösteren Genel Yönetim Kurulumuza, jüri üyelerimize, sendikal mücadelemizin geleceğe taşınmasında yaşadıklarını yazarak destek veren yazarlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”
Abak: Eğitimciler olarak toplumsal değeri yüksek bir hizmet veriyoruz
Jüri adına söz alan Şaban Abak, eğitimciler olarak toplumsal değeri çok yüksek bir hizmet verdiklerini ifade ederek, şöyle konuştu: “Hatıralar yarışmasını devam ettirmenin yanında sinema ödülü de koymamız gerektiğini düşünüyorum. Ben ön jürinin elemiş olduğu son 20 eseri okudum. Doğrusu ben bu 20 eserin içinden ilk üçü seçmekte zorlandım. Benim 10 tane birincim vardı. Kitaplaştırılmış hâli şu an elimde, hepsini yeniden okuyacağım. Hepinizin ellerine sağlık.”
Dereceye giren eser sahiplerine ödülleri verildi
Prof. Dr. Ramazan Kaplan, Dr. Necmettin Turinay, Şaban Abak ve Necmettin Evci’den oluşan jürinin derecelendirmesine göre yarışmada, “Safvet Kasrında Bir Hasbî Münâdi” eseriyle Yaşar Bayar birinci, “İz” eseriyle Yunus Laçin ikinci, “Su da Susuzları Arar” eseriyle Memet Demirci üçüncü olurken; “Geçmişle Yolculuk” eseriyle Kevser Tekin Mehmet Akif İnan Özel Ödülü’ne, “Ortak Şuurun Gücü; Sendikal Mücadele” eseriyle Vedat Sağlam Erol Battal Özel Ödülü’ne layık görüldü.